Bazen hayatımda heyecana ihtiyaç duyuyorum.. Halbuki ben ne zor günlerin şahidiyim. ne çok savaştan çıktım sağ salimim.. yok kimseye ahım.. dost düşman sağolsun diyorum..
Renk lazım belki de bana hayata rengini veren duygularsa ben muhtemelen siyah tonlarının insanıyım bu ara. yada bu kış bana yaramadı. belki de gelişi ve gidişi ile 2012 ve geçişi ile 2013.. Biraz renk lazım bana pembe, sarı, yeşil hatta kırmızı olmalı hayatımda. Aynı şeylerden sıkıldım. Çalış çalış çalış, arada dışarı çık, kahve iç, yazı yaz, oku, paylaş, eve git, sohbet et, yat uyu, uyan, hafta sonları ya maça git yada maç izle.. Sanırım bir sırt çantası ile çıkıp gidebilir gibiyim bir yerlere. Bu monotonluk yüzünden hep bir kaçış planı kurmaya meyilim var, sadece uygulamanın bedelini ödemeye hazır olup olmamam mesele. Kaybedeceklerim, kazanacaklarım, alacağım keyif her şey bir teraziye konuluyor zamanla. Zamandan kastım bir önceki kaçışımdan hemen sonra, her bir kaçışta terazilerimi baş aşağı eder boşaltırım. Hafiflemiş ve biraz değişmiş dönerim her kaçışımdan. Bazen hasar aldığımda olmuştur elbet ama sanırım onlar yanlış yerlere yaptığım kaçışlardı. Her ne ise kaçtım, gittim, rahatladım döndüm. Döndükten sonra her zaman ki gibi koyarım önüme terazimi ne zaman ki dengeler aşırı bozulur ve ya terazim aşırı yüklenir anlarım gitmem lazım.
Son dönemde aldığım kararlar hayatımın dönüm noktası olacak nitelikteler. Sanırım bu nedenle korkum, en ufak bir yanlışta tüm her şeyi yıkabilirim. Onca emek her şey bir daha geri gelmemek üzere gidebilir. Varsayımlar üzerinden gittiğimde işin içinden çıkmak iyice imkansızlaşıyor. Sanki hayatla karşılıklı satranç oynuyoruz da ben onun yapacağı hamleleri önceden tahmin etmeye çalışıyorum. Sorun şu ki satranç tahtasında işler daha kolay en azından 64 kare 32 taş var, söz konusu hayat olunca olasılıklarda stratejilerde artıyor. Sonuç; alınması gereken bir sürü kararım, yapılması gereken bir sürü işim ve hiç birşey yapmak istemeyişim var eee ne olacak şimdi.? İyi hoş güzel de ben çalışmadan duramayan biriyim. Karakterime tamamen ters bir durum. Hafif yorgunluk hissini özler mi insan? Ben özledim şahsen. Çünkü bu uzun zamandır hep çok yorgunum.. Beynim düşünecek bir şeyi olmadığında enteresan şeyleri düşünmeye gereksiz çıkarımlarda bulunmaya meyilli. O yüzden beynimin enerjisini doğru şeylere yöneltmek istiyorum işe yarar bir şeylere özellikle.
bazen düşünüyorum, her zaman kendim miydim? isteklerim, benim isteklerim miydi? yoksa hepsi birer hayal miydi? bunu herhalde anlamak istemeyeceğim...!
Evrenle inatlaşmayı çok anlamsız buluyorum. Her koşulda oyunu evrenin kazanacağını kabullenirsen, rahat edersin. Yok "Kendimi tutarım ben!", yok "çelik gibi iradem var benim!", yok "ohoo, ben neler atlattım, bunu mu atlatamayacağım?!" ya da "Acımadı kiiii! Acımadı kiii!" laflarınaa, evrenin karnı tok. Sen böyle "Bana bi'şey olmaz!" havalarında gezerken, olmadık yerden bir tane patlatır, ne olduğunu şaşırırsın.. Deneyimlerle sabittir...!