21 Ekim 2013 Pazartesi

İki yüzlülük böyle birsey işte...

[​IMG]

Bir nasıhat edeyim ilerde yanmayasın
Her yüzüne güleni dostumdur sanmayasın
Bukalemun mavi mi? şekline kanmayasın
İşi gücü hep boyar rengini arar bulur

Belki faydam dokunur sözümü alanlara
Bu gibi hainlerden habersiz olanlara
Okusun ibret alsın kanmasın yalanlara
Her bir ortama uyar dengini arar bulur

Ona kucak açarsın evine gelir gider
Öyle sıcak davranır şeytandan daha beter
Senin ilaç paranı aşırıp zula eder
Velinimetten sayar engini arar bulur

Bazen gelip dert yanar yokmuş çaresi gibi
Seni bağrına basar çiğer paresi gibi
Alçaklarda dolaşır lağım faresi gibi
Gemiyi alttan oyar küngünü arar bulur

Eline fırsat geçsin hemen derini yüzer
Dostluktan eser kalmaz bir böcek gibi ezer
Sırlarını çözerse gazete olup gezer
Kovaya benzin koyar yangını arar bulur

Özel dostları ile neyin varsa kapışır
Ayak oyunlarına iblis bile apışır
Sende çıkarı varsa kene gibi yapışır
Hep avantadan doyar zengini arar bulur

Der Mikdati eskimez istismarın modası
Çok pahalı ders olur gafillerin hatası
Aslında çok korkaktır çamurlara batası
Güçsüz olana kıyar cengini arar bulur

7 Eylül 2013 Cumartesi

Zor oldu ama öğrendim..

Verdiğim değeri haketmeyen insanları silmeyi,
Arkama dönüp bakmamayı..
Hiç kimse için kendime saygımı yitirecek bir şey yapmamayı..
Gözyaşlarımın değerini bilmeyi
Ve onları üç kuruşluk insanlar için harcamamayı,
Ben izin vermeden kimsenin beni üzemeyeceğini,
Kendimin her şeyden önemli olduğunu..

Zor oldu,
Geç oldu,
Ama öğrendim !

Can Yücel

1 Eylül 2013 Pazar

Kendimi resetledim ben...

Artık an itibariyle bugune kadar yaşadığım tüm olumsuzlukların her birini birer hata olarak algıladım. Ne yaptıysam kendime yaptım. Sinir stres sahibi oldum. Yoruldum, yıprandım.. Bir karar aldım bir daha hayatıma olumsuzluk diye bir şey sokmayacagim Allah izin verirse.. bunun mutluluğunu yaşıyorum. Kesinlikle buna müsaade etmeyeceğim. 2013'den cok büyük dersler aldım.

Artık tövbe ettim ben.. kararlı bir şekilde telefonumdan, odamdan, çekmecelerimden, bilgisayarımdan bana olumsuz bakan, gecmisimde olan arkadaslarimdan, dost ve yar bildiklerime dair her şeyi imha ettim. Bana artık birşey vermeyen, faydası olamayan her şeyi ama her şeyi yaktım yıktım çöpe attım bugün.

Tüm bunları yaparken olumsuz her nesneyi (bir insan kabul ederek), kollarını, bacaklarını, midesini beynini dağıttım bugün. Yok, ettim. Hayatımda bundan böyle olumsuz bir düşünce olumsuzluk olmaması icin büyük mücadele edeceğim.. Kendime olan saygım adına, kendime olan saygımı kaybetmemek uğruna, yaktım yıktım her şeyi. Ömür boyu vicdan azabı çekmemek için artık beynimi resetledim ben.

Özgürüm artık. Bu güne kadar yeri geldi bilinçli yeri geldi bilinçsiz yaptigim tum hatalari ve olumsuzlukları üst, üste istifledim. Sonra, çaktım çakmağı hepsine. Sağ olsunlar yine onlar kuruttu beni. Hep bunlardan sonra nihayet sıra başarıya geldi. Aldım elime kalem kâğıdı tüm hedeflerimi bir kâğıdına yazdım teker, teker.

Kendime söz verdim. Sözüm var, vizyonumu belirledim, Planlamamı yaptım, her hedefime ulaştığımda teker, teker çizeceğim hepsini. Taa ki hepsini bitirene dek. Bütün hayallerimi bilinçaltıma yerleştirdim. Birer, birer fotoğraflaştırdım. Sonra aldım oturttum karşıma, hepsi karşımda konuştuk saatlerce, sohbet ettik. Toplantılar yaptık kararlarımı projelendirdik. Onlar cok sevindi ve heveslerini ve fedakarlıklarını görünce bir ara geç kalmışlığımla kendimden utandım.

Çünkü bu güne kadar gecmisimde bıraktıklarıma neler vermişim neler, hiç karşılık beklemeden. Birde işin garibi onlar istemeden vermişim hep bunları. Bütün olumsuzlukları notları kâğıtları toplayınca bir çöp sepetinin içine attım, birde baktım ki sepetin tabanını bile örtememişler. Şerefsizce bana bakan o olumsuzluklara bakarken ve yakarken anlıyordum çok yanıldığımı, dedim ya, Ey olumsuzluklar ben artık sizin değilim, sizde benim..

Ama yinede size vefa borcum var, teşekkür ederim sizin sayenizde aklım basıma geldi. Meğer bu meyanda neler neler kaçırmışım. Ben artık şunu anlamış durumdayım. Dünya tüm acımasızlığı ve tüm hızı ile devam ederken tarih iki tür insan kaydediyor. Birincisi tarihi yazanlar ikincisi tarihin malzemeleri. Hâlbuki insanlar doğar emeklemeye başlar, koşmaya başlar derken hızla geçen dünyada, sorumlulukları hızla birikmeye çoğalmaya başlayan içinden çıkamayacakları problemler yaşamaya başlarlar.

O yüzden an itibariyle resetledim kendimi. Gecmise dair her ne varsa hiçbirini istemiyorum artık.. Bitti gitti... Bundan sonra hersey yepyeni ama hersey. Geçmiş beni yipratti artık yaşlanıyorum ve daha da yıpranmak istemiyorum. İyi düşünüyorum ve iyi olacağına inanıyorum. Hadi bana müsaade koşuyorum yeni yıllara, yeni arkadaşlara, yeni heyecanlara.. Ben herkesten arındım sizde benden arının adımı dahi anmayın.. Huzura ihtiyacım var benim benden uzak olun artık... !

28 Ağustos 2013 Çarşamba

Bir kadın çocuktur aslında..

Bir kadın çocuktur aslında.. Çocuk gibi davranmayı sever. Erkeğin kendisine bir çocuğa gösterdiği şefkati göstermesini de ister. Bir çocuğu okşar gibi incitmekten korkarak okşamalıdır erkek kadını. Ama her kadın çocukça da olsa dinlenilmesini, dikkate alınmasını ister. Yani bir kadının çocukluk yapmasına izin vereceksiniz, ama asla onu bir Çocuk olarak görmeyeceksiniz.

Bir kadın güçlüdür aslında. Hatta erkeklerden çok daha güçlüdür. Ama bu gücünü her zaman ortaya koymasını sevmez. İster ki Erkeğin gücü kendisine huzur versin. Kendi kendine yapabileceği şeyleri bile Erkeğin yapmasını bekler. Böylece hem daha kadın olduğunu hissedecektir hem de erkeğinin ne kadar güçlü olduğunu görecektir. Ancak kadın gücünü göstermek istediğinde onu engelleyemezsiniz. Yapmak istediği bir şey varsa mutlaka yapar.

Bir kadın sevgilidir aslında. İçinde her zaman sevgiyi taşır. Sevdiklerinden kolay kolay ayrılamaz. Sevdiklerini kolay kolay kıramaz. Zor sever ama tam sever. Bir kadının tam anlamıyla sevebilmesi için yüreğinin kabul ettiğini beyninin de kabul etmesi gerekir. Ve sevmezse de onu asla sevmeye zorlayamazsınız. Belki kolayca yüreğine girebilirsiniz. Ancak beyninde yer etmemişseniz her an terk edilebilirsiniz. Sevmediği halde terk etmeyen kadınlar da var elbette. Bunun nedeni ise engelleyemedikleri "acımak" duygusudur.

Bir kadın yalnızdır aslında. Hiçbir zaman kadını bütünüyle elde edemezsiniz. Kendisine ait bir dünyası vardır ve orada hep yalnızdır. O dünyaya kimsenin girmesine izin vermez. Hiçbir anahtar o dünyanın kapısını açamaz. Yalnızlık onun sığınağıdır. O sığınağa ne zaman gireceğine, ne kadar kalacağına hep kendisi karar verir. Sığınaktayken oradan çıkmaya zorlarsanız onu sonsuza dek kaybedebilirsiniz.

Bir kadın bilgindir aslında. Neler yapabileceğini erkek aklı hayal bile edemez. Yaratıcılığının sınırı yoktur. Ama bunu ortaya çıkartmak için hayatının erkeğini bekler. Hoyratça harcamaz yaratıcılığını sadece erkeğine saklar. Bir kadının gerçek erkeği olmayı başarabilmişseniz çok şanslısınız demektir. Çünkü yaşamınız asla sıradan olmayacaktır.

Bir kadın hayattır aslında. Çünkü hayatın içinde olan her şey ancak kadınlar olduğunda anlam kazanıyor. Yemek yemek, su içmek bile. Bir kadının elinden içtiğiniz suyla kendi kendinize bardağı doldurup içtiğiniz su arasındaki lezzet farkını anlayabiliyor musunuz?

Anlıyorsanız ne mutlu size. Anlamıyorsanız, ne yazık ki yaşamıyorsunuz...

Can DÜNDAR

27 Ağustos 2013 Salı

Tereddüt eder insan bazı bazı...

Tereddüt eder insan bazı bazı. Şüpheye düşer sevdiğinden de sevildiğinden de. Gölge olmadan güneş, şüphe olmadan aşk olur mu ? Bir insanı haftada yedi gün, günde yirmi dört saat aynı şekilde, hiçbir iniş çıkış yaşamadan sevmek mümkün mü ? Hele seneler boyu. Mümkün değilse şayet neden bu kadar zorlanıyoruz sevdiğimiz insanları, sevmediğimiz anlar, hatta sevmediğimiz günler olduğunu kabul etmekte?

Keşke söyleyebilsek birbirimize dürüstçe : “Seni seviyorum ama şu anda değil. Seni görmek istiyorum ama bugün değil....

İnsanlar işine gelince değil de vicdanına değince iyilik yapsalardı, bugün çıkar ilişkileri değil, gerçek sevdalar yaşanırdı...!

Geride kalan yıllara...

Saat geldi. Gunesin konumu rakıyı gosteriyor. Kur masayı Madam Despina! uzakta kalanlara, yakında bulunanlara, olmazı olduranlara, gözleri dolduranlara, anlara anılara, geride kalan yıllara...!

Yarın;

Sesimi duyamayacağın kadar uzak olabilirim mesela.. Dokunamayacağın, göremeyeceğin, soramayacağın.. Kırılamayacağın; inanamayacağın.. Bir kez daha benimle gülemeyeceğin. Bir kez daha ellerimi avuçlarının içine alamayacağın.. Sarılıp uyuyamayacağın.. Aynı sokaktan geçemeyeceğimiz.. aynı şarkıyı dinleyemeyeceğimiz.. kavga bile edemeyeceğimiz.. Kal diyemeyeceğin.. Ayrılamayacağın.. Hatta gidemeyeceğin kadar, yok olabilirim... Seviyorsan bugün kal..! Yarın;Hepimizin olduğu gibi, Benimde ölebilme ihtimalim var!

Önemli olan...

Hazır olun ya da olmayın, bir gün sona geleceksiniz. O gün geldiğinde Zenginliğiniz, hıncınız kininiz, öfkeleriniz, hayal kırıklarınız, umutlarınız, tutkularınız, planlarınız ve yapmak istediklerinizin hiçbir önemi kalmayacak !!!! Öyleyse önemli olan nedir?
Yaşadığımız günlerin değeri neyle ölçülür.?!?
● Önemli olan, ne aldığınız değil, ne verdiğinizdir. ● Önemli olan, öğrendikleriniz değil, öğrettiklerinizdir. ● Önemli olan, doğruluk, dürüstlük, merhamet, fedakarlık ve cesaretle atmış olduğumuz her adımla, başka yaşamları zenginleştirmiş olmanızdır. ● Önemli olan, yetenekleriniz değil, karakterinizdir. ● Önemli olan, diğer insanları yüreklendiren, onların sizi takip etmesini sağlayan örnek bir insan olmaktır. ● Önemli olan kaç kişi tanıdığınız değil, siz gittiğinizde ebedi bir yoksunluk hissedecek olan insanların sayısıdır. ● Önemli olan, hatıralarınız değil, sizi sevenlerin kalbinde yaşayacak olan hatıralarınızdır. ● Önemli olan, ne kadar uzun süre hatırlanacağınız değil, kimler tarafından ne şekilde hatırlanacağınızdır. ● Önemli bir hayat yaşamak rastlantıyla olmaz. ● Önemli olan, koşullar değil, seçimlerinizdir. ● Önemli bir hayat yaşamayı seçin.

Tuzu Uzatır mısın Hayat..?

Saçmalamak istiyorum bazen, gülümsemek...hatalarımı önemsemeden! Hatalar yapmak istiyorum, utangaçlığı yüzüme yerleşmeden! Olur olmadık zamanlarda konuşmak, neyi nasıl hissediyorsam öylece anlatmak! Kırılanlar olursa olsun çokta umursamamak. Bazıları önemsiz olsun istiyorum, şu her naneye maydanoz olanlar var ya işte onlardan bahsediyorum! Ne halleri varsa görsünler yeter ki uzak olsunlar diyorum! Öyle kalabalıklara falan da gerek yok bir başıma olmak istiyorum! Etrafımda kusura bakacak kimseler olmasın diyorum! An oluyor yoruluyorum, nefeslenmek istiyorum. Hani şu hep bir şeyler isteyenler var ya, işte onların yüzünden soluklanamıyorum! Gülüp geçeyim diyorum...ve gelip geçsinler istiyorum! Ama ayakkabılarıyla girmesinler hayatıma izlerini temizlemekte zorlanıyorum Lekesiz çamursuz beyaz dünyamı kirletmesinler istiyorum...!!!

Can Yücel der ki;

Bilmelisin ki
Duvarda asılı diplomalar insanı insan yapmaya yetmez.
Bilmelisin ki ...
Aşk kelimesi ne kadar çok kullanılırsa, anlam yükü o kadar azalır.
Bilmelisin ki ...
Karşındakini kırmamak ve inançlarını savunmak arasında çizginin nereden geçtiğini bulmak zor
Bilmelisin ki ...
Gerçek arkadaşlar arasına mesafe girmez. Gerçek aşkların da.
Bilmelisin ki ...
Tecrübenin kaç yaş günü partisi yaşadığınızla ilgisi yok, ne tür deneyimler yaşadığınızla var.
Bilmelisin ki ...
Aile hep insanin yanında olmuyor. Akrabanız olmayan insanlardan ilgi, sevgi ve güven öğrenebiliyorsunuz. Aile her zaman biyolojik değil.
Bilmelisin ki ...
Ne kadar yakın olursa olsunlar en iyi arkadaşlar da ara sıra üzebilir. Onları affetmek gerekir.
Bilmelisin ki ...
Bazen başkalarını affetmek yetmiyor. Bazen insanın kendisini affedebilmesi gerekiyor
Bilmelisin ki ...
Yüreğiniz ne kadar kan ağlarsa ağlasın dünya sizin için dönmesini durdurmuyor.
Bilmelisin ki ...
Şartlar ve olaylar, kim olduğumuzu etkilemiş olabilir. Ama ne olduğumuzdan kendimiz sorumluyuz.
Bilmelisin ki ...
İki kisi münakaşa ediyorsa, bu birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmez. Etmemeleri de sevdikleri anlamına gelmez.
Bilmelisin ki ...
Her problem kendi içinde bir fırsat saklar. Ve problem, fırsatın yanında cüce kalır.
Bilmelisin ki ...
Sevgiyi çabuk kaybediyorsun, pişmanlığın uzun yıllar sürüyor..!

Şems der ki;

Eğer hala kızıyorsan,
kendin ile olan kavgan bitmemiş demektir.
Eğer hala kırılıyorsan,
gönül evinin tuğlaları pekişmemiş demektir.
Eğer hala kınıyorsan,
düşüncelerin yeterince berraklaşmamış demektir.
Eğer hala karşılıksız sevmiyor ve sevginde ayrım yapıyorsan,
hala akıl ve mantığını kullanıyor, içindeki sevginin boyutlanmasına engel oluyorsun demektir.
Eğer hala " BEN " demekten vazgeçmiyorsan,
dizginlerin hala nefsinin elinde ve sen bu esarete boyun eğiyorsun demektir.
ve eğer hala "Şikayet" ediyorsan,
HAKİKATİ GÖREMİYORSUN DEMEKTİR...!

22 Temmuz 2013 Pazartesi

İleriyi görmek buna denir...!


Bir gün gelecek polis suçluları bırakıp suçlu saydığı vatanseverleri tutuklayacaktır...! 
Mustafa Kemal ATATÜRK (Bursa Nutku - 5 Kasım 1933)

19 Temmuz 2013 Cuma

Şems Tebrizi der ki;

Sana affedilemeyecek kadar büyük hata yapan birine, akıl sınırlarının bittiği yerden başlayacak ceza vermek istiyorsan ; bütün samimiyetinle affet. Hissedilen her şeyi arşivleyen kader, kendisiyle en iyi biçimde ilgilenecektir...!

Şems Tebrizi ve 40 Kural...!

- Birinci Kural: Yaradanı hangi kelimelerle tanımladığımız, kendimizi nasıl gördüğümüze ayna tutar.Şayet Allah dendi mi öncelikle korkulacak, utanılacak bir varlık geliyorsa aklına, demek ki sende korku ve utanç içindesin çoğunlukla...Yok eğer Allah dendi mi evvela aşk, merhamet ve şefkat anlıyorsan, sende de bu vasıflardan bolca mevcut demektir.

- İkinci Kural:Hak Yol' unda ilerlemek yürek işidir, akıl işi değil.Kılavuzun daima yüreğin olsun, omzun üstündeki kafan değil.Nefsini bilenlerden ol silenlerden değil!

- Üçüncü Kural:Kuran dört seviyede okunabilir.İlk seviye zahiri manadır.Sonraki batıni mana.Üçüncü batıninin batınisidir.Dördüncü seviye o kadar derindir ki kelimeler kifayetsiz kalır tarif etmeye.

- Dördüncü Kural:Kainattaki her zerrede Allah' ın sıfatlarını bulabilirsin, çünkü O camide, mescidde, kilisede, havrada değil, her yerdedir.Allah' ı görüp yaşayan olmadığı gibi, O' nu görüp ölen de yoktur. Kim O' nu bulursa sonsuza dek O' nda kalır.

- Beşinci Kural:Aklın kimyası ile aşkın kimyası başkadır.Akıl temkinlidir. Korka korka atar adımlarını."Aman sakın kendini" diye tembihler.Halbuki aşk öyle mi? Onun tek dediği: " Bırak kendini, ko gitsin! "Akıl kolay kolay yıkılmaz. Aşk ise kendini yıpratır, harap düşer.Halbuki hazineler ve defineler yıkıntılar arasında olur. Ne varsa harap bir kalpte var!

- Altıncı Kural:Şu dünyadaki çatışma, önyargı ve husumetlerin çoğu dilden kaynaklanır.Sen sen ol, kelimelere fazla takılma.Aşk diyarında dil zaten hükmünü yitirir. Aşk dilsiz olur.

- Yedinci Kural:Şu hayatta tek başına inzivada kalarak, sadece kendi sesinin yankısını duyarak, Hakikat' i keşfedemezsin.Kendini ancak bir başka insanın aynasında tam olarak görebilirsin.

- Sekizinci Kural:Başına ne gelirse gelsin karamsarlığa kapılma.Bütün kapılar kapansa bile, O sana kimsenin bilmediği gizli bir patika açar.Sen şu anda göremesen de, dar geçitler ardında nice cennet bahçeleri var.Şükret! İstediğini elde edince şükretmek kolaydır.Dileğin gerçekleşmediğinde de şükret.

- Dokuzuncu Kural:Sabretmek öylece durup beklemek değil, ileri görüşlü olmak demektir.Sabır nedir?Dikene bakıp gülü, geceye bakıp gündüzü tahayyül edebilmektir.Allah aşıkları sabrı gülbeşeker gibi tatlı tatlı emer, hazmeder.Ve bilirler ki, gökteki ayın hilalden dolunaya varması için zaman gerekir.

- Onuncu Kural:Ne yöne gidersen git, -doğu, batı, kuzey ya da güney- çıktığın her yolculuğu içine doğru bir seyahat olarak düşün!Kendi içine yolculuk eden kişi, sonunda arzı dolaşır.

- Onbirinci Kural:Ebe bilir ki sancı çekilmeden doğum olmaz, ana rahminden bebeğe yol açılmaz.Senden yepyeni taptaze bir "sen" zuhur edebilmesi için zorluklara, sancılara hazır olman gerekir.

- Onikinci Kural:Aşk bir seferdir.Bu sefere çıkan her yolcu, istese de istemese de tepeden tırnağa değişir.Bu yollara dalıp da değişmeyen yoktur.

- Onüçüncü Kural:Şu dünyada semadaki yıldızlardan daha fazla sayıda sahte hacı hoca şeyh şıh var.Hakiki mürşit seni kendi içine bakmaya ve nefsini aşıp kendindeki güzellikleri bir bir keşfetmeye yönlendirir.Tutup da ona hayran olmaya değil.

- Ondördüncü Kural:Hakk' ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine teslim ol.Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın."Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir" diye endişe etme.Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?

- Onbeşinci Kural:Allah içte ve dışta her an hepimizi tamama erdirmekle meşguldür.Tek tek herbirimiz tamamlanmış bir sanat eseriyiz.Yaşadığımız her hadise, atlattığımız her badire eksiklerimizi gidermemiz için tasarlanmıştır.Rab noksanlarımızla ayrı ayrı uğraşır çünkü beşeriyet denen eser, kusursuzluğu hedefler.

- Onaltıncı Kural:Kusursuzdur ya Allah, O'nu sevmek kolaydır.Zor olan hatasıyla sevabıyla fani insanları sevmektir.Unutma ki kişi bir şeyi ancak sevdiği ölçüde bilebilir.Demek ki hakikaten kucaklamadan ötekini, Yaradan'dan ötürü yaradılanı sevmeden, ne layıkıyla bilebilir, ne de layıkıyla sevebilirsin.

- Onyedinci Kural:Esas kirlilik dışta değil içte, kisvede değil kalpte olur.Onun dışındaki her leke ne kadar kötü görünürse görünsün, yıkandı mı temizlenir, suyla arınır.Yıkamakla çıkmayan tek pislik kalplerde yağ bağlamış haset ve art niyettir.

- Onsekizinci Kural:Tüm kainat olanca katmanları ve karmaşasıyla insanın içinde gizlenmiştir.Şeytan, dışımızda bizi ayartmayı bekleyen korkunç bir mahluk değil, bizzat içimizde bir sestir.Şeytanı kendinde ara ; dışında başkalarında değil. Ve unutma ki nefsini bilen Rabbini bilir.Başkalarıyla değil, sadece kendiyle uğraşan insan, sonunda mükafat olarak Yaradan'ı tanır.

- Ondokuzuncu Kural:Başkalarından saygı, ilgi ya da sevgi bekliyorsan, önce sırasıyla kendine borçlusun bunları.Kendini sevmeyen birinin sevilmesi mümkün değildir.Sen kendini sevdiğin halde dünya sana diken yolladı mı, sevin.Yakında gül yollayacak demektir.

- Yirminci Kural:Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün. Gerisi zaten kendiliğinden gelir.

- Yirmibirinci Kural:Hepimiz farklı sıfatlarla sıfatlandırıldık.Şayet Allah herkesin tıpatıp aynı olmasını isteseydi, hiç şüphesiz öyle yapardı.Farklılıklara saygı göstermemek kendi doğrularını başkalarına dayatmaya kalkmak, Hakk' ın mukaddes nizamına saygısızlık etmektir.

- Yirmiikinci Kural:Hakiki Allah aşığı bir meyhaneye girdi mi orası ona namazgah olur.Ama bekri aynı namazgaha girdi mi orası ona meyhane olur.Şu hayatta ne yaparsak yapalım, niyetimizdir farkı yaratan, suret ile yaftalar değil.

- Yirmiüçüncü Kural:Yaşadığımız hayat elimize tutuşturulmuş rengarenk ve emanet bir oyuncaktan ibaret.Kimisi oyuncağı o kadar ciddiye alır ki, ağlar perişan olur onun için.Kimisi eline alır almaz şöyle bir kurcalar oyuncağı, kırar ve atar.Ya aşırı kıymet verir, ya kıymet bilmeyiz.Aşırılıktan uzak dur.

- Yirmidördüncü Kural:Mademki insan eşref-i mahlukattır, yani varlıkların en şereflisi,atttığı her adımda Allah'ın yeryüzündeki halifesi olduğunu hatırlayarak, buna yakışır soylulukta hareket etmelidir.İnsan yoksul düşse, iftiraya uğrasa, hapse girse, hatta esir olsa bile gene başı dik, gözü pek, gönlü emin bir halife gibi davranmaktan vazgeçmemelidir.

- Yirmibeşinci Kural:Cenneti ve cehennemi illa ki gelecekte arama.İkisi de şu an burada mevcut.Ne zaman birini çıkarsız, hesapsız ve pazarlıksız sevmeyi başarsak, cennetteyiz aslında.Ne vakit birileriyle kavgaya tutuşsak, nefrete, hasede ve kine bulaşsak, tepetaklak cehenneme düşüveririz.

- Yirmialtıncı Kural:Kainat yekvücut, tek varlıktır. Her şey ve herkes gözünmez iplerle birbirine bağlıdır.Sakın kimsenin ahını alma, bir başkasının hele hele senden zayıf olanın canını yakma.Unutma ki dünyanın öteki ucunda tek bir insanın kederi, tüm insanlığı mutsuz edebilir.Ve bir kişinin saadeti, herkesin yüzünü güldürebilir.

- Yirmiyedinci Kural: Şu dünya bir dağ gibidir. Ona nasıl seslenirsen o da sana sesleri öyle aksettirir.Ağzından hayırlı bir laf çıkarsa, hayırlı laf yankılanır.Şer çıkarsa, sana gerisin geri şer yankılanır.Öyleyse kim ki senin hakkında kötü konuşur, sen o insan hakkında kırk gün kırk gece sadece güzel sözler et.Kırk günün sonunda göreceksin her şey değişmiş olacak.Senin gönlün değişirse dünya değişir.

- Yirmisekizinci Kural: Geçmiş, zihinlerimizi kaplayan bir sis bulutundan ibaret.Gelecek ise başlı başına bir hayal perdesi.Ne geleceğimizi bilebilir, ne geçmişimizi değiştirebiliriz.

- Yirmidokuzuncu Kural:Kader hayatmızın önceden çizilmiş olması demek değildir.Bu sebepten "ne yapalım kaderimiz böyle" deyip boyun bükmek cehalet göstergesidir.Kader yolun tamamını değil, sadece yol ayrımlarını verir.Güzergah bellidir ama tüm dönemeç ve sapaklar yolcuya aittir.Öyleyse ne hayatına hakimsin, ne de hayat karşısında çaresizsin.

- Otuzuncu Kural: Başkaları tarafından kınansan, ayıplansan, dedikodun yapılsa hatta iftiraya uğrasan bile, o ağzını açıp da kimse hakkında tek kötü laf etme. Kusur görme. Kusur ört.

- Otuzbirinci Kural: Hakk'a yakınlaşabilmek için kadife gibi bir kalbe sahip olmalı.Her insan şu veya bu şekilde yumuşamayı öğrenir.Kimi bir kaza geçirir, kimi ölümcül bir hastalık, kimi ayrılık acısı çeker, kimi maddi kayıp...Hepimiz kalpteki katılıkları çözmeye fırsat veren badireler atlatırız.Ama kimimiz bundaki hikmeti anlar ve yumuşar, kimimiz ise ne yazık ki daha da sertleşerek çıkar.

- Otuzikinci Kural: Aranızdaki bütün perdeleri tek tek kaldır ki, Allah'a saf bir aşkla bağlanabilesin.Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak yahut yargılamak için kullanma.Bilhassa putlardan uzak dur dost.Ve sakın kendi doğrularını putlaştırma!İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama!

- Otuzüçüncü Kural: Bu dünyada herkes bir şey olmaya çalışırken, sen HİÇ ol. Menzilin yokluk olsun.İnsanın çömlekten farkı olmamalı.Nasıl ki çömleği tutan dışındaki biçim değil, içindeki boşluk ise, insanı ayakta tutanda benlik zannı değil hiçlik bilincidir.

- Otuzdördüncü Kural:Hakk'a teslimiyet ne zayıflık ne edilgenlik demektir. Tam tersine, böylesi bir teslimiyet son derece güçlü olmayı gerektirir.Teslim olan insan çalkantılı ve girdaplı sularda debelenmeyi bırakır, emin bir beldede yaşar.
- Otuzbeşinci Kural: Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz.Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah'a inanmayan kişi ise içindeki inananla.İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım sıdım ilerler kişi.Ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.

- Otuz atıncı Kural: Hileden, desiseden endişe etme.Eğer birileri sana tuzak kuruyor zarar vermek istiyorsa, Allah c.c. da onlara tuzak kuruyordur.Çukur kazanlar o çukura kendileri düşer. Bu sisitem karşılıklar esasına göre işler.Ne bir katre hayır karşılıksız kalır, ne bir katre şer.O'nun bilgisi dışında yaprak bile kıpırdamaz, Sen sadece buna inan!

- Otuzyedinci Kural: Allah c.c. kılı kırk yararak titizlilke çalışan bir saat ustasıdır.O kadar dakiktir ki, sayesinde her şey zamanında olur.Ne bir saniye erken, ne bir saniye geç.Her insan için biz aşık olma zamanı vardır, bir de ölmek zamanı.

- Otuzsekizinci Kural: "Yaşadığım hayatı değiştirmeye, kendimi dönüştürmeye hazırmıyım?" diye sormak için hiç bir zaman geç değil.Kaç yaşında olursak olalım, başımızdan ne geçmiş olursa olsun, tamamen yenilenmek mümkün.Tek bir gün bile öncekinin tıpatıp tekrarıysa, yazık.Her an her nefeste yenilenmeli.Yepyeni bir yaşama doğmak için ölmeden önce ölmeli.

- Otuzdokuzuncu Kural: Noktalar sürekli değişse de bütün aynıdır. Bu dünyadan giden her hırsız için bir hırsız daha doğar.Ölen her dürüst insanın yerini bir dürüst insan alır.Hem bütün hiç bir zaman bozulmaz, her şey yerli yerinde kalır merkezinde...Hem de bir günden bir güne hiç bir şey aynı olmaz.

- Kırkıncı Kural: Aşksız geçen bir ömür beyhude yaşanmıştır.Acaba ilahi aşk peşinde mi koşmalıyım mecazi mi, yoksa dünyevi, semavi ya da cismani mi diye sorma!Ayrımlar ayrımları doğurur. AŞK'ın ise hiç bir sıfata ve tamlamaya ihtiyacı yoktur.Başlı başına bir dünyadır aşk.Ya tam ortasındasındır merkezinde, ya da dışındasındır hasretinde.

24 Mart 2013 Pazar

Seni asla unutmayacağız...!



Ben Türk’üm, Türk esir olmaz. Ben Türk’üm, Türk Devletsiz olmaz. 
Ben Türk’üm, Türk Bayraksız olmaz. Ben Türk’üm, Türk Ezansız olmaz. 
Ben Türk’üm, Türk Hürriyetsiz olmaz...! 
Muhsin Yazıcıoğlu

Muhsin Yazıcıoğlu'nu aramızdan ayrılışının 4. yılında rahmetle anıyorum.. Nur içinde yatsın..

Bazen..

Bazen diye başlar herşey...

Bazen hayatımda heyecana ihtiyaç duyuyorum.. Halbuki ben ne zor günlerin şahidiyim. ne çok savaştan çıktım sağ salimim.. yok kimseye ahım.. dost düşman sağolsun diyorum.. 

Renk lazım belki de bana hayata rengini veren duygularsa ben muhtemelen siyah tonlarının insanıyım bu ara. yada bu kış bana yaramadı. belki de gelişi ve gidişi ile 2012 ve geçişi ile 2013.. Biraz renk lazım bana pembe, sarı, yeşil hatta kırmızı olmalı hayatımda. Aynı şeylerden sıkıldım. Çalış çalış çalış, arada dışarı çık, kahve iç, yazı yaz, oku, paylaş, eve git, sohbet et, yat uyu, uyan, hafta sonları ya maça git yada maç izle.. Sanırım bir sırt çantası ile çıkıp gidebilir gibiyim bir yerlere. Bu monotonluk yüzünden hep bir kaçış planı kurmaya meyilim var, sadece uygulamanın bedelini ödemeye hazır olup olmamam mesele. Kaybedeceklerim, kazanacaklarım, alacağım keyif her şey bir teraziye konuluyor zamanla. Zamandan kastım bir önceki kaçışımdan hemen sonra, her bir kaçışta terazilerimi baş aşağı eder boşaltırım. Hafiflemiş ve biraz değişmiş dönerim her kaçışımdan. Bazen hasar aldığımda olmuştur elbet ama sanırım onlar yanlış yerlere yaptığım kaçışlardı. Her ne ise kaçtım, gittim, rahatladım döndüm. Döndükten sonra her zaman ki gibi koyarım önüme terazimi ne zaman ki dengeler aşırı bozulur ve ya terazim aşırı yüklenir anlarım gitmem lazım.

Son dönemde aldığım kararlar hayatımın dönüm noktası olacak nitelikteler. Sanırım bu nedenle korkum, en ufak bir yanlışta tüm her şeyi yıkabilirim. Onca emek her şey bir daha geri gelmemek üzere gidebilir. Varsayımlar üzerinden gittiğimde işin içinden çıkmak iyice imkansızlaşıyor. Sanki hayatla karşılıklı satranç oynuyoruz da ben onun yapacağı hamleleri önceden tahmin etmeye çalışıyorum. Sorun şu ki satranç tahtasında işler daha kolay en azından 64 kare 32 taş var, söz konusu hayat olunca olasılıklarda stratejilerde artıyor. Sonuç; alınması gereken bir sürü kararım, yapılması gereken bir sürü işim ve hiç birşey yapmak istemeyişim var eee ne olacak şimdi.? İyi hoş güzel de ben çalışmadan duramayan biriyim. Karakterime tamamen ters bir durum. Hafif yorgunluk hissini özler mi insan? Ben özledim şahsen. Çünkü bu uzun zamandır hep çok yorgunum.. Beynim düşünecek bir şeyi olmadığında enteresan şeyleri düşünmeye gereksiz çıkarımlarda bulunmaya meyilli. O yüzden beynimin enerjisini doğru şeylere yöneltmek istiyorum işe yarar bir şeylere özellikle. 

bazen düşünüyorum, her zaman kendim miydim? isteklerim, benim isteklerim miydi? yoksa hepsi birer hayal miydi? bunu herhalde anlamak istemeyeceğim...!

Evrenle inatlaşmayı çok anlamsız buluyorum. Her koşulda oyunu evrenin kazanacağını kabullenirsen, rahat edersin. Yok "Kendimi tutarım ben!", yok "çelik gibi iradem var benim!", yok "ohoo, ben neler atlattım, bunu mu atlatamayacağım?!" ya da "Acımadı kiiii! Acımadı kiii!" laflarınaa, evrenin karnı tok. Sen böyle "Bana bi'şey olmaz!" havalarında gezerken, olmadık yerden bir tane patlatır, ne olduğunu şaşırırsın.. Deneyimlerle sabittir...!

Deniz Seki - İçimi Döktüm



Bugüne kadar yaşadığım hiçbir şeyden pişman olmadım 
Biliyorum zirve benim için saçma sapan bir oyun 
Bende bu oyunda bir aptal gibi seyirci oldum 
Kendimi uzaktan izleyip üzüldüm durdum 
Bazen azaldım sustum 
Bazen çoğaldım küstüm 
Ne yani tanrıdan bana son hediye mi 
Sahici ruhuma akıttığı şerbeti 
Benim bir yanım hep hüzün yine hüzün yine hüzün 

Lakin gurur benim göbek adım 
Soyadım sadece sıfatım 
Belki bilmezsin 
Eski bir şarkı gibi ben kaç mevsim yağdım 
kaç mevsim estim, bazen buz oldum 
güneşe bile küstüm 
Velhasıl hiçbir zaman yetmedi 
hiç yeter demedim 
çok üşüdüm bazen yürüdüm çöl oldum 
bazen de o koskoca ormanda kahroldum
yolumu bulmam imkansızca 
her tarafı bir yol her adres bir çıkmaz sokak 
fakat ben size hiç adres sormadım ki 
dedim ya gurur benim göbek adım 
off bu benim seçimim bu kader senin 
hayat bu işte bu yaşımda öğrendim ki 
asıl karar maalesef adaletsiz seçim 
acı tatlı anılarla dolu kalbime bir şunu yerleştiremedim 
neyimi bana layık gördüğünüz bu rolü 
senaryoyu saygımdan okusam da 
ben bu rolü oynamayı hiç kabul etmedim 
kusura bakmayın oynamıyorum 
farz edin beceremiyorum 
çünkü ben sadece aşkı yazıp aşkı söylüyorum 
benim hayatım müzik bir tek bu şaka değil bunu da gayet iyi biliyorum 
biliyorum 
ağladım ağladım ağladım çok ağladım 
hor görmedim hiç kimseyi 
hor göreni hiç sevmedim 
bugüne kadar yaşadığım hiçbir şeyden hiçbir zaman pişman olmadım 
hayat bana ne sunduysa kıymet bilip şükrederek yaşadım...!

28 Şubat 2013 Perşembe

1 Mart 1981 - 1 Mart 2013 - Evet bugün benim doğumgünüm...:)

Bu sıralar onca hengamenin yorgunluğun arasında belki de ilk kez biraz sönük geçeçek belki ama bugün günlerden benim doğum günüm...!

Şaka maka derken yıllar geçti gitti.. Geriye dönüp baktığımda ne çok şey bırakmışım ardımda. Ne çok acı, ne çok gözyaşı ama bir o kadar da mutluluk. Gülümseten anılar...

İyi ki yaşamışım, iyi ki yapmışım dediğim anılar. İyi ki tanımışım, iyi ki sevmişim dediğim insanlar. İyi ki Galatasaray'lıyım dediğim gibi..;) 

Acıların üstünden zaman geçmiş, yaralar kabuk bağlamış belki ama anılar hala taptaze...

Bugün benim doğum günüm...

Hayatımın büyük kısmını geride bıraktım. Eee acı gercek ama güzel de.. İnşallah önümde uzun yıllar var. Her doğum günümde tatlı bir burukluk hissedeceğim içimde. Geçmişe özlem, geleceğe ümit dolu...

Kimi zaman hüzünlü gözlerle bakacağım geçmişe, kimi zamansa korkuyla bakacağım geleceğe ama. Bileceğim ki her şey bende bitiyor. Eğer ben güçlü olursam. Öğrenebilirsem eğer bir gün öfkemle hareket etmemem gerektiğini. Öğrenebilirsem insanlara gerektiği kadar değer verebilmeyi. Hayatıma her girip çıkan insanın bana güzel anılar ve tecrübeler bıraktığını öğrenebilirsem. 

İşte o zaman gerçekten büyümüş olacağım...

Her zaman annesinin, ailenin ilk göz ağrısı olan, hala küçük bir kız çocuğu olarak görülen ben, koca kız oldum kabul edin artık ben ettim :) 

32. yaşım için aslında o kadar çok dileğim varki.. 

Ama sadece birini paylaşabilirim ; Galatasaray'ım yine yeniden şampiyon olsun ve elde edemediğimiz tek kupa Şampiyonlar Ligi Kupası'nın da sahibi olalım inşallah.;)

Diğer tüm dileklerim bana kalsın..;)

19 Şubat 2013 Salı

İyi ki varım..!

Kusurlarımı seviyorum.!
Darılınca suratımı asmayı,
Canım sıkıldığında sebepsizce bağırmayı,
Kıskançlık krizlerimi,
Olur olmaz yerde kahkahalar atmayı,
Normal olmamayı seviyorum.
Sadece canımın istediği şeyleri yapmayı,tembelliğimi..
Bazen düşünmediklerimi birden söylemeyi,
Bazen herşeyi yüzüme gözüme bulaştırmayı.
Öfkelerimi.
Kızınca küsmeyi.
Heyecanlarımı.
Benden iyi olduklarını düşündüklerimi ki, yok.. :)
Yatakta tembellik yapmayı.
Gereksiz para harcamayı.
Bazıları haketmediği halde, sevmeyi.
İçimdeki çocuğu,
Beni seviyorum.
İyi ki varım.
İyi ki ben benim.
Ne mutlu!
Çok mükemmel değilim.
Ama benden bir tane daha yok!
Beni seven böyle sevsin!
Sevmeyene de zaten yol verdim, gitsin!

Bir gün eşi Mevlana'ya sorar;

Bir gün eşi Mevlana'ya sorar;
-Bu kadar aşıksın Mevlaya, şükürler olsun... Bu aşkı yaşayıp yaşatana..
''Peki bana ne kadar aşıksın'' diye sorar..
Mevlana şöyle cevap verir;
Sen benim;
-Yaratan’dan ötürü yaradılanı sevişim,
-Bir adım gelene on adım gidişimsin…
-Ve herkesi olduğu gibi kabul edişimsin…
Sen benim;
-Bugünüme şükür,
-Yarınıma dua edişim,
-Azla yetinişim,
-Çoğa göz dikmeyişimsin,
Ve sen benim;
Kapanmayan avuç içimsin...!